Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu
Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Nedir? Suçun Unsurları Nelerdir? Zamanaşımı Süresi Ne Kadar?
Av. Ahmet Sait KENDİGELEN
7/29/202526 min read
Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Nedir?
Ceza hukuku kapsamında kasten öldürmeye teşebbüs, bir kişinin bir başkasının hayatına kasten son vermek amacıyla hareket etmesine rağmen bu eylemin ölümle sonuçlanmaması durumudur. Türk Ceza Kanunu’na göre (TCK m.35), bu tür bir fiil suça teşebbüs sayılır ve cezalandırılır. Kasten öldürme suçu sonuçla bağlı (neticeye bağlı) bir suç olduğundan, ölüm gerçekleşmediğinde teşebbüs hükümleri devreye girer.
Yaralama mı, Teşebbüs mü?
Uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlardan biri, olayın kasten yaralama mı yoksa kasten öldürmeye teşebbüs kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu ayrımda belirleyici olan nokta, failin kastıdır. Eğer fail yalnızca yaralama sonucunu istemişse kasten yaralama suçu oluşur; ancak eylem ölüm sonucunu hedefliyorsa kasten öldürmeye teşebbüs söz konusu olur.
Suça Teşebbüs ve Unsurları
TCK m.35'e göre, suça teşebbüs, failin kanunda tanımlanan suçu işlemeye başlaması ancak kendi iradesi dışında bir nedenle tamamlayamaması durumudur. Kasten öldürmeye teşebbüs şu iki durumda gündeme gelir:
Fail ölüm kastıyla harekete geçmiş, ancak bir engel nedeniyle eylemini tamamlayamamıştır.
Fail eylemini tamamlamış, ancak mağdurun ölmemesi failin kontrolü dışında gerçekleşmiştir.
Yargıtay Kriterlerine Göre Değerlendirme Ölçütleri
Yargıtay uygulamalarında failin kastı aşağıdaki ölçütlerle belirlenmektedir:
Taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek nitelikte bir husumet var mı?
Kullanılan araç öldürmeye elverişli mi?
Mağdura yöneltilen darbe sayısı ve şiddeti ne düzeyde?
Darbelerin isabet ettiği bölgeler hayati öneme sahip mi?
Fail eylemine kendi isteğiyle mi yoksa zorlayıcı bir sebep yüzünden mi son verdi?
Olay sonrası failin mağdura yaklaşımı nasıldı?
Fail, öldürmeye elverişli koşullar altında neden öldürmeyi tamamlamadı?
Bu kriterler, her olayda somut duruma göre değerlendirilmekte olup sabit değildir. Şüphe durumlarında ceza hukuku ilkesi olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uygulanır.
Kasten Öldürmeye Teşebbüs Cezası
Failin eyleminin basit kasten öldürme (TCK m.81) ya da nitelikli hallerde kasten öldürme (TCK m.82) kapsamında olup olmamasına göre ceza miktarı değişir:
Basit kasten öldürmeye teşebbüs: 10 ila 18 yıl arası hapis cezası
Nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs: 14 ila 21 yıl arası hapis cezası
Nitelikli haller örnekleri: Tasarlayarak, canavarca hisle, kamu görevlisine karşı, çocuğa karşı, töre saikiyle vb.
Haksız Tahrik Hükümleri
Eğer fail, mağdurun haksız bir davranışına anlık bir öfke veya elem etkisi altında tepki göstermişse, haksız tahrik hükümleri uygulanabilir. Bu durumda, cezada ¼ ila ¾ arasında indirim yapılabilir.
Meşru Müdafaa (Savunma) Durumu
Failin eylemi meşru müdafaa kapsamında değerlendirilirse ceza verilmez. Meşru müdafaada saldırı haksız olmalı, savunma zorunlu ve orantılı olmalıdır.
Ceza Ertelemesi ve HAGB
Kasten öldürmeye teşebbüs suçu, çoğunlukla ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren bir suçtur ve cezası itibariyle adli para cezasına çevrilmez. Ancak, haksız tahrik indirimi uygulanmasıyla ceza 2 yıl veya altına düşerse, HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) veya ceza ertelemesi hükümleri devreye girebilir.
Uzlaşma ve Zamanaşımı
Kasten öldürmeye teşebbüs suçu:
Uzlaşmaya tabi değildir,
Şikayete bağlı değildir, savcılık resen soruşturma açar,
Dava zamanaşımı süresi 25 yıldır.
Öldürmeye Teşebbüs Suçu Yargıtay Kararları
Olası Kastla Öldürmeye Teşebbüs Edilemez
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.04.2015 tarihli 2014/1-256 E. 2015/100 K. ve 18.10.2018 tarihli 2017/1-908 E. 2018/445 K. sayılı kararlarında; olası kast netice ile belirli hale gelir ve fail ancak meydana gelen neticeden sorumlu tutulabilir. “Dolus indeterminatus determinatur ab eventu” kuralı gereğince, sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin bundan sorumlu olacağı yönündedir. Yani olası kast halinde netice kastı belirler kuralı geçerlidir. Gerçekleşme ihtimali bulunan neticelere teşebbüs kabul edilemez. Olası kastla hareket edilmesi sonucunda yaralama gerçekleşmişse, yaralama ne kadar ağır olursa olsun fail olası kastla yaralamadan sorumlu olacak, eylem olası kastla öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmeyecektir. Bu kabulün diğer bir yönü de olası kastla hareket eden birden fazla failin benzer eylemlerinde neticeden sorumlu tutulabilmeleri için neticenin hangisinin eylemi ile meydana geldiğinin mutlak suretle tespit edilmesi gerekliliğidir. “Olası kastı netice belirler kuralı” gereğince öğreti ve uygulamada da hâkim görüş; Sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin ondan sorumlu olacağı yönündedir. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-Karar:2021/14799).
Kasten Öldürmeye Teşebbüsün Şartları, Kast ve Olası Kast
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kasıt, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 21.05.1984 tarih 1-388-178 sayılı kararında; failin eylemdeki kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya yönelik olduğunun belirlenmesi bakımından benzer kriterlerden hareket edilerek; “Öldürme kasti ile yaralama kastının takdir ve tayininde ileri sürülen görüşler, iki grupta oluşmaktadır:
1-Karine usulü, bu usulde her yaralamada öldürme kastının varlığı kabul olunmakta, ancak bunun tersinin ispatına olanak tanınmaktadır. Bu usulde “şüphe sanık lehinedir” kuralı, adam öldürme suçları yönünden tersine çevrilmektedir. (Faruk Erem. Adam Öldürme Kastı Yargıtay Dergisi Cilt 8 sayı:1 - 12/ Ocak, Nisan 1982 sayfa 50)
2-İspat usulü, öldürme ve yaralama kastı açısından delil sisteminde farklı bir uygulamaya gitmenin, doğru bir düşünüş olmadığı kastın kanıtlanabileceği ileri sürülmektedir. Cararraya göre: “ Öldürme kastının, sanığın karakterinden, ruhsal durumunun (dostluk-düşmanlık…) gösteren önceki davranışlarından, suçun nedeninden, kullanılan silahın niteliğinden, darbelerin sayısından, iradi olmak koşulu ile darbelerin yönünden anlaşılabileceği” ifade edilmiştir. (Carrara Programma 1881 sayfa 1087) Türk Ceza Yasası, ispat sistemini benimsemiş yasalar grubuna dahildir. Yargıtayın muhtelif kararlarında, kullanılan vasıtanın cinsi, isabet alınan nahiye, darbe adedi ve şiddeti suçlunun suçtan önceki ve sonraki davranışları gibi davranışlara göre öldürme kastı ret veya kabul olunmaktadır.
Teşebbüsün cezalandırılabilmesi için failin kullandığı araçların elverişli olması gerekir. Yasanın 61. Maddesindeki “vesaiti mahsusa” dan bu anlaşılır. İstenilen sonuç, bunu meydana getirmeye kesin olarak elverişli olmayan araçlarla gerçekleştirilmek istenmişse, ortada ceza hukukunu ilgilendiren bir durum bulunmayacaktır. Aracın elverişli sayılabilmesi için, objektif bir tarzda belirli bir sonucu meydana getirmeye elverişli olması yetmez. Ayrıca, fail tarafından o sonucu meydana getirmeye uygun bir biçimde kullanılması da gerekir.
Teşebbüse hayatiyetini veren şey güdülen hedeftir. Failin hedefidir ki, harekete veçhesini verir. Mesela: Adam öldürmeye elverişli olan bir vasıtanın kullanılmış olmasına rağmen hareketlerin, iltibası mahal vermeyecek şekilde adam öldürme hedefine yönelmiş oldukları tespit edilemezse, fail adam öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulamayacaktır. Vasıtanın elverişliliği, ancak belli bir hedefe olan ilişkisine göre değerlendirilmekle mümkün olabilir. Hareketin, sonucu doğurmaya elverişli uygun olmadığı tecrübelerin verdiği bilgilere göre tayin edilmelidir. Yani ortak tecrübelerimize göre tehlike veya zararın, failin yaptığı hareketten doğması normal tipik sayılabiliyorsa hareketin neticeyi doğurmaya uygun olduğu söylenebilecektir. Vasıtanın gayeye elverişli olması başka, hareketin zarar gören tehlikeyi meydana getirmeye uygun olması başkadır.
Bir diğer koşul icra hareketlerinin bitmesine veya neticenin gerçekleşmesine failin elinde olmayan engel sebeplerin amil olması şarttır. Eski TCK’nın 62. Maddesinde “İhtiyadında olmayan bir sebepten dolayı” değimleriyle bu şart belirtilmiştir… Demek ki, önde gelen husus; icra hareketlerinin yarıda kalmasının veya sonucun gerçekleşmesinin, failin iradesi dışında kalan sebeplerden ileri gelmesi gerekmektedir. Şayet yarıda kalma veya gerçekleşmeme failin iradesine ilişkin sebeplerden ileri gelmişse bu halde ihtiyariyle vazgeçme veya faal nedamet varlığından söz edilir. İcra hareketlerinin bitmesine veya sonucun meydana gelmesine engel olan ve faalin iradesinin dışında kalan bu sebep maddi veya manevi olabileceği gibi, üçüncü bir kişinin fiilinden yahut maddi enerjinin bitmesinden de ileri gelebilir…”
Benzer şekilde; “Toplu saldırıdan kendisini korumak amacıyla biletmek üzere yanına aldığı ekmek bıçağını çekerek belli bir hedef gözetmeksizin sallaması sonucu sırtından yaraladığı mağdura karşı saldırısında, sonucu almasına engel bir durum yok iken, buna devam etmeyip bir defa vurma ile yetinmesi, yaralanan mağdurun düşmemesi nazara alındığında, sadece isabet kaydedilen nahiyeye göre kastı belirlemenin yeterli olmayacağı, aksi halde TCK’nun 456/2 maddesinin uygulanmasının hiç bir zaman mümkün kılmayacağı cihetle eylemin yaralama olarak vasıflandırılmayıp öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (Ceza Genel Kurulu 09.04.1984 1/184-125)
“Şu halde sanığın ilk darbeden sonra adı geçen tanığın müdahalesine kadar geçen sürede ikinci, üçüncü … darbelerini vurmasına hiç bir engel bulunmamaktadır. Bu da ilk darbeden sonra sanığın ikinci darbeyi vurmadığını, beklediğini ve bu bekleme anında tanığın sanığa müdahale ettiğini belirlemektedir.” (Ceza Genel Kurulu 07.5.1979 1/108-200)
Hedef alınan bölge kastın belirlenmesi açısından önemli ise de tek başına kastın belirlenmesi açısından yeterli değildir.
“Oluşa göre sanığın, mağdure 9 - 10 metre uzaklıkta 1,150 kg ağırlığındaki bir taşı atmış ve onun başından çökme kırığı meydana getirir, hayati tehlike doğurur ve 25 gün iş ve güçten alıkor derecede yaralamıştır. Bu oluşa göre sanığın mağdurun başını hedef alarak taş attığı kesin biçimde kanıtlanmamaktadır. Sanık tek bir taş atmış başka bir atışta bulunmamış, mağdura vurucu mesafeye kadar yaklaşmamıştır. Sanık öldürme kastı ile hareket etmek isteseydi, ona daha çok yaklaşarak başı hedef alarak taşı fırlatır veya taşla başa direk vururdu. Genel kurulun 22.06.1970 gün ve 257 sayılı kararları ile, bu konudaki diğer kararları da aynı görüşü yansıtmaktadır. Bu itibarla eylemin yaralama suçunu oluşturduğuna ilişkin bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi yasaya aykırıdır.” (Ceza Genel Kurulu 16.06.1980 tarih 1/177-236) Ceza dairelerinin de Genel Kurul ile aynı doğrultuda karar verdikleri görülmektedir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 25.10.1983 tarih ve 4327/5231 sayılı kararında “Sanığın okey tahtalarından birini alıp mağdurun başına vurarak adli tıp kurumu raporunda belirtildiği üzere onu kemik defektine bağlı uzuv tatilini intaç edecek derecede yaraladığı eylemin 765 sayılı TCK’nın 456/3 maddesine uyan fiil niteliğinde bulunduğu, sanığın neticeyi elde etmek maksadıyla saldırılara devam etmediği ve yaralama sonucu hayati tehlikenin meydana gelmesinin başlı başına öldürme kastını da göstermeyeceği gözetilmeden öldürmeye tam teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”
“Müdahilin kafasında çökme kırığı oluşturabilecek irice bir taşla netice bakımından ağırlaştırılmış yaralama suçunun işlenmiş olması karşısında… bu haliyle eylemin 5237 sayılı TCK’nın 86/1, 86/3 ve 87/2-son maddelerine uyduğu” (3. Ceza Dairesinin 27.02.2008 tarih ve 2006/11509 esas 2008/1018 karar )
“Sanığın mağduru sol kost parietal deprasyon fıraktürü yaralaması ile sol parietal de 3x4,5 cm’lik kranaektomi defekti oluşturacak şekilde saldırı ve savunmaya elverişli silah olan sopayla yaralama suçunu işlediği anlaşıldığından …” (3. Ceza Dairesinin 09.03.2008 tarih ve 2006/14243-2008/2488 sayılı kararı)
765 sayılı TCK’da yer alan teşebbüs hükümlerinin uygulandığı döneme ilişkin içtihatlarda öldürmeye teşebbüs suçu yönünden kastın belirlenmesine yönelik kriterlerin 5237 sayılı TCK yürürlüğe girdikten sonra da Yargıtay tarafından benimsendiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’ya esas alınan suç teorisinde kastın yanında olası kasta yer verilmesi nedeniyle bu fiillerin olası kastla da işlenebileceği anlaşılmaktadır. Zira doktrinde de “örneğin, yaralamak düşüncesiyle hasmının başına odunla vuran kişi, bu eylemi neticesinde mağdurun ölebileceğini öngörmüş, ancak bu neticeyi umursamamış, kabullenmiş ise artık netice sebebiyle ağırlaştırılmış yaralamadan (madde 87/4) değil, kasten öldürmeye ilişkin TCK’nın 81. maddesine göre cezalandırılır. Ancak olası kast indirimi yapılması gerekir.” (Kasten Öldürme Suçları Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Doç. Dr. Murat Balcı baskı yılı 2013 sayfa: 58) Failin mağdura yönelik yaralama eyleminde darbenin şiddeti ve hedef alınan bölge itibariyle yaralama kastıyla hareket ettiği kabul edilse dahi ölüm neticesinin öngörülüp buna rağmen harekete devam edilerek darbenin vurulması halinde meydana gelen neticenin kabullenilmesi söz konusu olduğundan, ölümün meydana gelmesi halinde olası kast sonucu öldürme fiilinden, eylem yaralama ile sonuçlanması halinde ise olası kastla öldürme suçuna teşebbüs mümkün olmadığından meydana gelen sonuca göre cezalandırma söz konusu olacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
…
Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu,
Katılanın ailesi ile sanığın ailesi arasında üye ve yönetici oldukları kooperatifin işlemlerinden kaynaklanan sorunlar bulunması, bir gün önce bu nedenle iki aile fertleri arasında kavga çıkmış olması, iki aile arasındaki bu sorun nedeniyle Sincan il merkezinde, gündüz vakti onlarca kişinin katıldığı hareketli kavga ortamında, sanığın ele geçilemeyen mağdurun beyanına göre beyzbol sopası ile katılanın baş bölgesini özellikle hedef aldığına ilişkin bir belirlemenin yapılamayışı, sanığın katılanın başında tek darbe vurduktan sonra ciddi bir engel yok iken saldırısına devam etmemesi, özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan sorunun öldürmeyi gerektirecek bir husumet boyutuna da ulaşmaması karşısında sanığın olay öncesi, öldürmek için daha elverişli silah temin etme imkanı var iken aksi ispat edilemeyen savunmaya göre olay yerinde elde ettiği sopayla mağdura vurmuş olması, olay sırasındaki ve olay sonrasındaki davranışları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının katılanı yaralamaya yönelik olduğu; eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu - 2018/121 E. , 2021/388 K.)
Daha Fazla Öldürücü Darbe Vurma İmkanı Varken Fiili Devam Ettirmemek
Olay günü katılan cenaze namazı kılmakta iken sanığın, katılanın arkasından gelerek bıçakla sol omuz ve sırtının ortasından iki kez bıçakladığı, bu bıçak darbelerinin birinin öldürücü nitelikte olmasına karşın hayati önemi daha düşük olan omuz bölgesindeki yaranın öldürücü olmaması, katılanın olay yerinden kaçtığı sırada sanığın katılanı takip ettiği, sanığın mağdura sarılarak veya yere düşürerek peşpeşe öldürücü darbeler yapma imkanı bulunduğu halde tek öldürücü darbeden sonra bıçak hamlelerinin şiddetini azaltması hususları birlikte değerlendirildiğinde, kastının kasten yaralama suçuna yönelik olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - K.2021/9131).
Organın İşlevini Yitirmesi ve Yaşamın Tehlikeye Girmesi
Katılan ile sanık arasında tarla kiralama meselesi nedeniyle husumet bulunduğu, katılanın tarlasında iken sanığın gelip av tüfeği ile katılana üç el ateş ederek birden çok saçma isabetiyle göğüs solda minimal pnömotoraks ve perikardial yaklaşık 2 cm effüzyon, sol akciğer arka taban kısmında parankim içinde laserasyona sebep olan, sol akciğer ön ve dış tarafta parankim sınırında metalik yabancı cisimler saptandığı, sol elde hareket kısıtlılığı sonucu katılanın yaşamını tehlikeye sokacak ve organlarından birinin işlevinin yitirilmesine neden olacak şekilde yaraladığı olayda,
Hedef alınan vücut bölgeleri, kullanılan silahın elverişliliği, yaraların yeri ve niteliği, sanık ile katılan arasında husumet bulunması da dikkate alındığında, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı halde, kasten öldürmeye teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, suç niteliğinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2021/7636).
Hayati Tehlike Olmasa Bile Yaşamsal Organlarının Bulunduğu Bölgeye Ateş Etmek
Olay öncesi sanıkla katılan arasında inşaat işinden kaynaklanan borç ilişkisi ve ihaleye katılma meselesinden kaynaklanan çekişme bulunması, suçta kullanılan silahın niteliği ve atış sayısı, aracın ön camı ile camı delip geçerek aracın koltuklarına isabet eden on yedi adet saçma tanesinin dağılımına göre sanığın katılanı hedef alarak etkili mesafeden önce 5 el ateş etmesi, arkasından aracın sol ön tarafına yaklaşarak bu sefer yakın mesafeden katılanın hayati bölgesini hedef alarak ateş etmesi, her ne kadar katılan hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralanmış ise de, araç içerisinde oturmakta olan katılanın pozisyonuna göre yaşamsal organlarının bulunduğu göğüs ve batın bölgesinin üzerinde konumlanan sol koluna üç adet saçma tanesinin isabet etmesi ve katılanın kolunda hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek şekilde kemik kırığına neden olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir (YCGK-Karar : 2018/458).
Nitelikli Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Cezanın Belirlenmesi
Olay günü ayrı yaşayan ve boşanma davası devam eden, daha önce de mağduru tehdit eden sanığın, yolda yürüyen mağduru yakalayarak 4 tanesi batına ve göğüse nafiz olup pnömotoraksa, mide ve barsak yaralanmalarına, hayati tehlike geçirmesine neden olan diğerleri hafif nitelikte toplam sekiz bıçak darbesi ile öldürmeye teşebbüs ettiği anlaşılan olayda;
1- Sanığın süregelen sorumsuzluk, darp, tehdit gibi eylemlerinin süreci başlatan ilk haksız nitelikteki hareketler olduğu, dolayısıyla ilk haksız hareketin sanıktan geldiği ve mağdurun bu eylemlere karşı olay sırasında veya öncesinde karşılıklı olarak hakaret ettiği kabul edilse bile, haksız tahrikte dengenin sanık lehine bozulmadığı nazara alınarak sanık hakkında yasal koşulları oluşmayan TCK’nin 29. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığının gözetilmemesi,
2- Sanığın mağdura yönelik nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs eylemi nedeniyle meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı gözetildiğinde, daha vahim hallerin varlığı da düşünülerek 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nin 35. maddesi uyarınca vasati seviyelerin üzerinde ve fakat üst sınırdan bir miktar uzaklaşılarak cezalandırılması yeterli iken, üst sınıra çok yakın olacak şekilde bir cezaya hükmedilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - K.2021/7725).
Hedef Gözetme İmkanı Varken Silahla Ayaklara Doğru Ateş Açma
Sanık … hakkında mağdur …‘a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükmün incelenmesinde; oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık …‘in elinde bulundurduğu tabanca ile mağdur …‘yı sağ ayak bileğinden sol tibia ve fibula kırığına neden olacak şekilde yaraladığı olayda;
Sanığın hedef gözetme imkanı varken mağdur …‘nın ayaklarına doğru ateş etmesi, meydana gelen yaralamanın boyutu, eylemine engel bir hal ile son verdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmaması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde; sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu, bu nedenle silahla kasten yaralama suçundan hüküm kurulması yerine yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2021/6246).
Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Husumetin Derecesi
Sanık ile mağdurun motokurye olarak çalıştıkları ve olay öncesinde aralarında iş ile ilgili bir takım sorunlar yaşandığı, olay tarihinde ise sanık ile mağdurun çalıştıkları iş yeri içerisinde bulundukları sırada mağdurun sanığa yönelerek bir şey sormak istediğini söylediği fakat sanığın “bana bir şey sorma, muhatap olmak istemiyorum” şeklinde cevap vermesi üzerine mağdurun sinirlendiği ve sanığa “senin aklını alırım, dilini keser eline veririm” şeklinde karşılık verdiği, bunun üzerine sanığın iş yerinden aldığı bıçak ile mağdura bir kez vurduğu ve bu yaranın mağdurun hayati tehlike geçirmesine neden olduğu olayda, iş yeri kamera görüntüleri ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere sanığın tek bıçak darbesinden sonra eylemine devam etmediği ve kendiliğinden son verdiği, olaydan sonra oradan ayrılmayan sanığın 112 acil servisini de kendi telefonundan aradığı, her ne kadar olay yerinde bulunan tanıkların engel hal teşkil edebilecekleri düşünülebilir ise de, sanık ile mağdurun olay sırasında tanıklardan uzakta olduğu ve bu nedenle sanığın mağdura karşı başlattığı yaralama eylemine devam etmesine yönelik bir engel teşkil etmedikleri, sanık ile mağdur olay öncesinde iş nedeniyle basit bir sürtüşme yaşamışlarsa da, aralarında öldürmeye sebep olabilecek tarzda bir husumetin de bulunmadığı, netice olarak sanığın eyleminin nitelikli kasten yaralama olarak vasıflandırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile sanık hakkında öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidi (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-Karar : 2021/356).
Kasten Öldürmeye Teşebbüste Cezanın Belirlenmesi ve Zararın Ağırlığı
Sanık hakkında katılana yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükümde, sanığın katılanın amcası olduğu ve aralarında arazi anlaşmazlığı nedeniyle önceye dayalı husumet bulunduğu, olay günü sanığın katılana tabanca ile 2 el ateş ederek, karın bölgesinden bir mermi isabetiyle, peritona nafiz, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olacak şekilde yaraladığı olayda, teşebbüs nedeniyle 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören 5237 sayılı TCK. 35. maddesinin uygulanması sırasında meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte değerlendirilerek alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza verilmesi yerine, yazılı şekilde 10 yıl hapis cezası belirlenmesi suretiyle eksik ceza verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2019/5365).
Silahla Tehdit Suçu ile Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Arasındaki Fark
Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa silahla tehdit suçunu mu oluşturduğu;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır. Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna “subjektif unsur” denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir.Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK’nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasıttır” şeklinde açıklanmıştır.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda yara meydana gelmiş ise bu yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde “gözdağı verme” olarak tanımlanan tehdit, bir kimseye zarara ya da kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirim sözlü olabileceği gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlarla da iletilebilir.
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli bulunması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veyahut bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Bu suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır.
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar ya da menfaat, madde gerekçesinde; “Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmaktadır.
Tehdidin silahla işlenmesi, mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırıp eylemin icrasını kolaylaştırması, tehdidin ciddiliğini göstermesi ve faile cesaret vermesi nedenlerinden dolayı kanun koyucu tarafından nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için failin silahlı olması yeterli olmayıp tehdidin gerçekleştirilmesi sırasında silahın kullanılmış olması, silahın korkutucu gücünden bir şekilde faydalanılmış olması gerekmektedir.
TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kasıt, insanın iç dünyası ile ilgili bir kavram olduğundan, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmesi yoluna gidilmektedir. Kişinin eyleminin, bir suçu oluşturup oluşturmadığının, oluşturuyorsa da hangi suçu oluşturduğunun saptanması için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Başka bir suçtan dolayı konutunu terk etmeme adli kontrol tedbiri altında bulunan sanık …’ın, 07.07.2017 tarihinde saat 20.00 sıralarında katılan …’yi arayarak “Neredesin? Buluşmamız lazım, seninle işim var” dediği, katılanın yerini öğrendikten sonra adli kontrol yükümlülüğünü ihlal ederek evinden ayrılıp saat 21.15 sıralarında katılanın garson olarak çalışmakta olduğu Sarıçam Hizmet Kafe’ye gittiği ve o esnada sırtı kendisine dönük olan katılana “… Abi” diye seslendiği, katılan …’in yüzünü dönmesiyle birlikte sanık …’in yanında getirdiği 7,65 mm çapında mermi kullanılan tabancayla katılanın göğüs bölgesini hedef alarak 5-6 metrelik mesafeden 1 el ateş ettiği ancak katılanı vuramadığı, bunun üzerine sanığın ikinci kez ateş etmek için tetiğe bastığı, bu kez de tabancanın tutukluk yaptığı, bu fırsattan yararlanan katılanın olay yerinden kaçarak kurtulduğu, sanığın ise olay yerinden uzaklaştığı olayda; sanığın kullandığı tabancanın öldürme suçunu işlemeye elverişli niteliği, sanığın 5-6 metrelik mesafeden katılanın göğsünü hedef alarak ateş etmesi, ilk atışta katılanı vuramaması nedeniyle ikinci kez ateş etmeye çalışmasına rağmen tabancanın tutukluk yapması nedeniyle eylemini gerçekleştirememiş olması karşısında; sanığın öldürme kastıyla hareket ettiği ve eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğu kabul edilmelidir (YCGK - Karar : 2021/57).
Olaydan 1 Ay Önce Sadece Küfretmek Öldürmeyi Gerektirir Husumet Nedeni Değildir
Sanık … ile katılan …‘ün olaydan uzunca bir süre önce sanığa lakap takma meselesinden dolayı kavga ettikleri, olay tarihinde; sanığın katılanı markete girerken gördüğü, katılanın çıkışını beklediği, kendisine olaydan yaklaşık bir ay kadar önce küfür ettiğini öğrenmesi sebebiyle çıkışta katılanın marketin yan tarafındaki ara sokağa çağırdığı, burada kendisine küfür edip etmediğini sorduğu, katılanın kendisine “küfrettim, iyi yaptım” şeklinde cevaplar vermesine sinirlenen sanık …‘in, cebinden çıkardığı ve ele geçmeyen bıçağı katılana doğru sallamaya başladığı, sanığın bu eylemi neticesinde katılanın, sol ön kolundan, karın ve bel bölgesinden yaralandığı, olayın olduğu sokaktan birlikte çıktıkları, sanığın katılana “bir daha seni burda görmeyeceğim” dediği, katılanın bisikletine binerek sanığın ise yaya olarak olay yerinden uzaklaştıkları, katılanın sadece karnından aldığı bıçak darbesi nedeniyle oluşan yaralanmanın hayati tehlikeye sebep olduğu olayda; sanığın katılanı o an öldürmesine ve eylemine devam etmesine herhangi bir engel olmamasına rağmen eylemine son vermesi, sanık ile katılan arasında önceye dayalı husumetin öldürmeyi gerektirecek nitelikte olmadığı dikkate alınarak, sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşılmıştır (Y1CD-K.2021/5876).
Kasten Yaralama ve Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Farkı
Aralarında husumet bulunan sanık ile katılan karşılaştığında çıkan tartışmada, kendilerine hakaret eden katılana sanığın niteliği belirli olmayan cisimle vurduğu, katılanın göz bölgesine aldığı darbelerle sağ orbita üst lateral duvarda hayati fonksiyonlarını 2 nci derece etkileyen kemik kırığına ve hayati tehlike geçirmesine neden olduğu, eylemin engel sebep bulunmaksızın sona erdiği anlaşılan olayda, sanık ile katılan arasındaki husumetin niteliği, olayın ani gelişmesi, engel sebep olmadığı halde sanığın eylemine devam etmemesi, katılanın yaralanmasının niteliği dikkate alındığında, sanığın kastının yaralamaya yönelik olduğunun kabulünde isabetsizlik görülmediğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 1CD Esas : 2023/964, Karar : 2023/4322).
Bıçakla Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu
Bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde, fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır. Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Sanıkla katılan arasında silahlı yaralama ile sonuçlanan ve adliyeye de yansıyan önceye dayalı husumet bulunması, olayda kullanılan namlu uzuluğu 15 cm, toplam uzunluğu 27 cm olan ekmek bıçağının öldürmeye elverişli aletlerden oluşu, sanığın kavga sırasında katılanın baş ve boyun gibi yaşamsal önem taşıyan bölgelerini hedefleyerek iki kez bıçakla vurması, bu darbelerin 10 cm ve 2 cm uzunluğunda yüzde sabit iz bırakacak derinliklerde kesiler oluşturması, sanığın eylemlerine ancak olay yerine gelip kendisini zapt eden oğlu …’ün müdahalesi ile son vermek zorunda kalışı, bu sırada dahi “Bırakın, onu öldüreceğim!” şeklinde bağırması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın söz ve eylemlerine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2023/177 E. , 2024/6 K.).
Satırla Kafaya Vurma Suretiyle Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu
Kardeşler arasında önceye dayalı bir husumet olduğu, sanık …’nın üzerine atılı başka bir suçtan dolayı infaz gördüğü ceza infaz kurumundan firar ettiği, olay tarihinde tüm tarafların …’nin evinde bir araya geldikleri, taraflar arasında tartışma çıktığı, yaşanan tartışma sonrası sanık …’nın katılan …’ın elinde bulunan, satırı alarak katılan …’ın kafasına iki kez vurduğu, daha sonra kendisini engellemeye çalışan, katılanın eşi olan …’nın kafasına iki kez vurduğu, katılan … ve katılan …’nın basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandıkları, anlaşılmıştır
Suçta kullanılan araç (satır), darbe sayısı (her bir katılana yönelik ikişer kez), isabet yerleri (kafa), katılanlarda meydana gelen yaralanmaların ağırlığı, sanığın eylem sonrasında sergilediği tutum ve davranışlar nazara alındığında suç vasfının kasten öldürmeye teşebbüs olarak kabulünde isabetsizlik bulunmadığı, anlaşıldığından anılan temyiz sebeplerinin incelenmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 1CD - Esas : 2022/12887, Karar : 2023/1689).
Hayati Tehlike İçeren Tek Darbe, Hedef Gözetilmemesi, Eyleme Kendliğinden Son verilmesi
Sanıklar ile maktul arasında ciddi bir husumet bulunmaması, maktulün uyluk bölgesine isabet eden ve büyük damar harabiyetine neden olan tek darbe sonucu hayatını kaybetmiş olması, maktule isabet eden yumuşak doku seyirli diğer tüm yaraların yaşamsal tehlikeye neden olmaması, sanıkların maktulün hayati organlarının bulunduğu bölgeyi özellikle hedef aldıklarına ilişkin net bir tespitin yapılamaması, her ikisi de bıçak taşıyan sanıkların ciddi bir engel bir durum olmamasına rağmen, savunmasız hâlde ve hâlen ayakta olan maktulü yaralı hâlde bırakarak olay yerinden uzaklaşmak suretiyle eylemlerine kendiliklerinden son vermeleri, öldürme kastlarını açığa çıkaran kesin ve inandırıcı delilin de bulunmaması karşısında, sanıkların kasıtlarının yaralamaya yönelik olduğu, eylemlerinin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2023/312 E. , 2023/679 K.).
Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz başvurusu, sanık … hakkında mağdur …‘ya yönelik gönüllü vazgeçmeye ilişkin yasal unsurların oluşmaması nedeniyle nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle onama ilamının kaldırılmasına, Katılan kurum vekili ve Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi talebine ilişkindir.
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık ile mağdur arasında müşterek çocuklarının velayeti hususunda anlaşmazlık bulunduğu, olaydan önce sanığın mağduru hem konuşmalarında hem de videolu mesaj göndermek suretiyle tehdit ettiği, olay günü de mağdurun yaşadığı adresi öğrenen sanığın üzerinde silahla olay yerine gittiği, kapıyı çaldığı, mağdurun kapıyı açmasıyla koridora doğru adım atarak içeriği girdiği, üzerinde bulunan silahı çekerek mağdurun karın bölgesine ateş edip onu yaraladığı ve akabinde olay yerinden ayrılarak aşağıda bulunan aracına bindiği anda 112 Acil hattını arayarak yardım istediği anlaşılan olayda; dosya içeriğinde çözümü yaptırılan sanık ile 112 Acil görevlisi arasında ki görüşme kayıtlarına göre; mağdur vurulduktan sonra olay yerinden hemen ayrılan ve bu aşamada mağdurun hayatını kaybedip kaybetmediğini, tanık ya da komşuların yardım çağırıp çağırmadığını bilmeyen sanığın “vurulma var, vurulma var, acil, acil” şeklinde ki beyanlarından anlaşılacağı üzere olayın hemen ardına sağlık kuruluşlarını haber edip etkin bir şekilde samimi olarak harekete geçirdiği, yine görüşme içeriğinde sarf ettiği sözlerden anlaşılacağı üzere eylemin icrai hareketlerinden vazgeçme ve ölüm sonucunun oluşmaması iradesini serdettiği, her ne kadar hem zamanlı olarak tanık Neşe ambulansı aramış ise de; sanığın aradığı anda sağlık görevlilerinin henüz harekete geçmemiş olduğu, bu haliyle sanığın eyleminden gönüllü vazgeçmesi nedeniyle eyleminin tamamlanmış hali olan nitelikli kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına dair Bölge Adliye Mahkemesinin kabul, takdir ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2024/8 E. , 2024/5175 K.).