a wooden judge's hammer sitting on top of a table

Devletin Birliğini Ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçu (TCK 302)

Av. Ahmet Sait KENDİGELEN

7/30/20257 min read

empty prisoner cell
empty prisoner cell

Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma Suçunun (TCK m.302) Hukuki Dayanağı ve Uygulama Şartları

Türk Ceza Kanunu’nun 302. maddesinde yer alan “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” suçu, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suç tipi, anayasal düzene ve düzenin işleyişine yönelik suçlardan farklı niteliktedir ve bu nedenle birbirleriyle karıştırılmamalıdır.

İlgili madde hükmü şu şekildedir:

“Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya, devletin bağımsızlığını zayıflatmaya, birliğini bozmaya ya da devlet egemenliği altındaki topraklardan bir bölümünü devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kişi, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”

Madde metninde geçen “...yönelik bir fiil” ifadesi, doktrinde yerleşmiş olan ve daha önceki 765 sayılı TCK’da da kullanılan “matuf fiil” kavramını karşılamaktadır. Bu ifadeyle, devletin bütünlüğünü hedef alan ve bu doğrultuda sonuç doğurmaya elverişli icra hareketleri kastedilmektedir. Bu eylemler, doğrudan doğruya devletin birliğini parçalama, topraklarının tamamını ya da bir kısmını yabancı bir gücün egemenliğine verme veya devletin bağımsızlığını zayıflatma amacı taşımalıdır.

TCK m.302 kapsamında suçun oluşması için, aşağıda sıralanan amaçlara yönelik ve bu amaçları gerçekleştirme potansiyeline sahip fiillerin işlenmesi gerekmektedir:

  • Devlet topraklarının bir bölümünün ya da tamamının yabancı bir devletin egemenliğine bırakılması,

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının zedelenmesi,

  • Devletin birlik yapısının parçalanması,

  • Devletin egemenliği altındaki bir kısım toprağın idaresinden ayrılması.

Bu suç tipi, tamamlanması için neticenin gerçekleşmesini aramayan bir “tehlike suçu”dur. Başka bir ifadeyle, suçun oluşabilmesi için eylemin yalnızca bu neticeleri doğurabilecek nitelikte olması, yani fiilin “elverişli” olması yeterlidir. Buradaki elverişlilik değerlendirmesi ise somut olayın tüm özellikleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Eylemin işlendiği zaman, yöntemi, failin örgütsel bağları, örgütün organizasyon yapısı ve toplum üzerindeki etkisi gibi unsurlar, bu değerlendirmede önem arz eder.

1. TCK m.302 Kapsamında "Matuf Fiil" ve Suçun Belirleyici Unsurları

TCK m.302’de yer alan “...yönelik bir fiil” ya da doktrinde yerleşik haliyle “matuf fiil”, belirli anayasal değerleri tehdit eden, somut zarar tehlikesi doğurma potansiyeline sahip eylemleri ifade eder. Bu kapsamda bir fiilin, aşağıdaki hedeflerden birine yönelik olması ve bu sonucu doğurabilecek nitelikte icra hareketi barındırması gerekmektedir:

  • Devlet topraklarının tümünün veya bir kısmının yabancı bir egemenliğe devredilmesi,

  • Devletin bağımsızlık gücünün zayıflatılması,

  • Devletin birlik yapısının parçalanması,

  • Devletin egemenliği altındaki toprakların devlet idaresinden ayrılması.

Bu fiillerin “elverişli” olması, yani amaca ulaşmak bakımından yeterli nitelik taşıması gerekir. Elverişli olmayan, soyut veya etkisiz eylemler bu suçun maddi unsurunu oluşturmaz. Ayrıca bu suçun tehlike suçu niteliği gereği, neticenin fiilen doğması şart değildir; tehlikenin doğması yeterlidir.

2. Suçun Tehlike Suçu Niteliği ve Elverişlilik Kriteri

TCK m.302 kapsamında, suçun oluşması için yalnızca kastedilen sonucu doğurmaya elverişli hareketlerde bulunulması yeterlidir. Fiilin neticeyi gerçekleştirmeye uygun olması; failin amacını gerçekleştirmek üzere cebri araçlar kullanması, zorlayıcı nitelikte eylemlerde bulunması, şiddet ya da baskı içermesi önem taşır.

Elverişlilik değerlendirmesi, soyut bir analizden ibaret olmamalı; fiilin zamanlaması, yöntemi, failin örgütsel ilişkileri ve eylemin toplum üzerindeki etkisi gibi faktörlerle birlikte somut olayın bütünlüğü içerisinde yapılmalıdır. Örneğin, failin mensubu olduğu örgütün ülke çapında örgütsel yapısının olup olmadığı, toplum üzerindeki etkinliği, icra hareketinin örgütsel hedeflerle örtüşüp örtüşmediği dikkate alınmalıdır.

3. TCK m.302’nin Uygulanmasında Öne Çıkan Ölçütler

a) Eylemin Niteliği ve Suçla Olan Bağı

Bir fiilin TCK m.302 kapsamında değerlendirilebilmesi için, eylemin hem amacı gerçekleştirmeye matuf hem de icrası itibarıyla bu amaca hizmet edecek şekilde vehamet taşıması gereklidir. Örneğin, yabancı veya yasa dışı silahlı güçlerle birlikte çatışmaya girilmesi ya da silahlı örgüt adına cebren para toplanması, matuf fiil kapsamında değerlendirilir. Bu gibi eylemler, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında “araç suç” olarak kabul edilmektedir.

b) Eylemin İşlenme Zamanı

Eylemin hangi tarihte işlendiği, failin kastını belirlemede ve suç vasfının tayininde önemlidir. Milli ya da dini bayramlar veya örgüt açısından sembolik anlam taşıyan tarihlerde gerçekleştirilen şiddet eylemleri, TCK m.302’nin uygulama alanını doğurabilir.

c) Örgütsel Bağ ve Faaliyet Yoğunluğu

Failin yasa dışı bir örgütle bağlantısının düzeyi, bu suç tipinin oluşmasında belirleyici etkenlerden biridir. Sanığın örgüt içindeki görev ve pozisyonu, emir-komuta zinciri içerisinde hareket edip etmediği ve örgütsel bağın sürekliliği, suçun niteliği açısından değerlendirilmelidir. Bu bağın varlığına dair somut delillerin dosyada yer alması zorunludur.

4. Somut Tehlike Kriteri ve Nedensellik Bağı

TCK m.302 suçunda, zararın doğması şart olmamakla birlikte, ağır ve somut bir tehlike hali aranır. Bu tehlike;

  • Fiziksel zarar riski (örneğin insan hayatına yönelik tehdit),

  • Malvarlığına yönelik ağır zarar tehlikesi (örneğin kitlesel mülkiyet tahribatı),

şeklinde kendini gösterebilir. İnsanların hayatına kastın yüksek ihtimal olduğu saldırılar veya örgütsel saikle işyerlerinin yakılması gibi durumlar, ağır tehlike yaratma potansiyeline sahip olduğu için bu suç kapsamında değerlendirilir.

Ayrıca eylemlerin birbirini takip eden ve giderek yoğunlaşan bir nitelik taşıması, amaç suça ulaşmak üzere bir nedensellik zinciri kurulduğunu gösterir. Sıradan siyasi ya da ifade özgürlüğü çerçevesindeki eylemler bu kapsamda değerlendirilmez.

5. Failin Saiki ve Suçun Amacına Uygunluk

Failin hangi amaçla hareket ettiği, suçun vasfının belirlenmesinde büyük önem taşır. Eylemin amacı, kullanılan araçlarla birlikte değerlendirilerek TCK m.302’nin uygulanıp uygulanamayacağına karar verilir. Eğer sanığın siyasi düşüncelerini ifade etme amacıyla gerçekleştirdiği faaliyetlerde TCK m.302’deki "matuf fiil"e yönelik bir kast yoksa, bu suçun unsurları oluşmuş sayılmaz.

6. TCK m.302 ile TCK m.314/2 Arasındaki İlişki ve Uygulama Yasağı

TCK m.314’te düzenlenen “silahlı örgüt üyeliği” suçu, soyut tehlike suçu olarak yer almakta olup, TCK m.302’deki amaç suça ulaşmak için işlenen bir araç suç niteliği taşımamaktadır. Zira TCK m.302/2 açıkça, amaç suçun işlenmesi sırasında ortaya çıkan diğer “ayrıca” cezalandırılması gereken araç suçlara atıf yapmaktadır. Ancak örgüt üyeliği, bu kapsamda araç suç değil, geçitli bir suçtur.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, eğer fail hem TCK m.302 kapsamındaki amaç suçu gerçekleştirmişse hem de bu amaçla örgüt mensubu olarak faaliyet göstermişse, sadece TCK m.302 kapsamında cezalandırılır. Bu durumda failin ayrıca TCK m.314/2’den cezalandırılması mümkün değildir. Nitekim TCK m.314/2 Anayasa Mahkemesinin 5/11/2024 Tarihli ve E.:2024/81, K.:2024/189 Sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.

7. Suçun Maddi Unsurları ve Cebri Nitelik

Suçun oluşabilmesi için, failin gerçekleştirdiği fiilin aşağıda belirtilen dört amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir:

  1. Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliğine verme,

  2. Devletin birliğini parçalama,

  3. Devlet egemenliği altındaki toprakları devlet idaresinden ayırma,

  4. Devletin bağımsızlığını zayıflatma.

Bu fiillerin cebrî nitelik taşıması gerekir. Kanun metninde bu yönde ayrıca bir açıklama yapılmamış olsa da, fiillerin özünden bu cebrî niteliğin anlaşılması mümkündür. Yani şiddet, baskı veya zorlayıcı araçlar içermeyen, cebrî olmayan eylemler bu suçun kapsamına girmez.

8. Kalkışma Suçu Niteliği ve Teşebbüsün Mümkün Olmayışı

Bu suç tipi, ceza hukukunda “kalkışma suçu” olarak nitelendirilir. Bu tür suçlarda, zarar neticesinin meydana gelmesi aranmaz; yalnızca bu neticeye ulaşmak amacıyla elverişli hareketlerde bulunulması, suçun tamamlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, kalkışma suçları niteliği gereği teşebbüs aşamasına indirgenemez. Failin amacı gerçekleştirme yönünde attığı ilk elverişli adım dahi, suçun oluşması için yeterli kabul edilir.

9. Anayasal Bağlam ve Korunan Hukuki Değerler

Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü hedef alan bu suç tipi, anayasal düzene yönelen en ağır tehditlerden biri olarak kabul edilir. Anayasa’nın 3. ve 5. maddeleri gereğince, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü esastır ve hiçbir hak ya da özgürlük bu bütünlüğü zedeleyecek şekilde kullanılamaz. Bu suçla korunan hukuki yarar; devletin egemenliği, toprak bütünlüğü, ulusal birlik ve siyasal otoritenin devamlılığıdır.

Suçun faili vatandaş olsun ya da olmasın her birey olabilir. Suçun mağduru ise milletin tamamıdır. Bu nedenle devletin varlığına yönelik cebrî nitelikli her icra hareketi, toplum barışına, kamu düzenine ve anayasal değerlere yönelmiş ağır bir tehdit olarak cezalandırılmaktadır.